Ben Umut Çınar
Psikologunuz
NLP Uzmanınız
Terapistiniz
Yaşam Koçunuz
Zihinsel ve ruhsal sağlığınız için buradayım. Her bireyin kendi içinde bir denge ve huzur bulabileceğine inanıyorum. Profesyonel destekle zorlukların üstesinden gelmenize ve daha mutlu, dengeli bir yaşam sürmenize yardımcı olmayı hedefliyorum
Randevu
Psikolojik destek, zorluklarla başa çıkma ve duygusal dengeyi bulma sürecinde önemli bir adımdır. Size en uygun gün ve saat için yandaki takvim üzerinden randevunuzu kolayca planlayabilirsiniz.
İhtiyaç duyduğunuz profesyonel desteği, bireysel danışmanlık seanslarımızla sağlıyoruz. Hemen bir randevu oluşturarak daha sağlıklı bir zihin ve dengeli bir yaşam için ilk adımı atın.
Ayrıca isterseniz doğrudan Whatsapp hattımızdan da bize ulaşarak randevu talep edebilirsiniz. Whatsapp üzerinden iletişime geçmek için aşağıdaki butonu kullanabiliriniz.
Gizlilik ve Güven
Danışanlarımızın mahremiyetine saygı göstererek, güvenli ve profesyonel bir danışmanlık deneyimi sunuyoruz.
Kişiye Özel Danışmanlık
Her bireyin ihtiyaçları farklıdır. Bu nedenle, kişiye özel, bireysel danışmanlık programları oluşturarak en etkili sonuçları elde etmeyi amaçlıyoruz.
Online Terapi Seçenekleri
Zaman veya mekân kısıtlaması olmaksızın destek almak isteyen danışanlarımıza, güvenli ve kolay erişilebilir online terapi hizmeti sunuyoruz.

Psk. Umut Çınar
Merhaba, ben Umut Çınar. 2016 yılında İstanbul Okan Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nden mezun oldum. Eğitim hayatım boyunca psikolojiye olan ilgim ve tutkum bu alanda kendimi sürekli geliştirme motivasyonumu besledi. Mezuniyetimden sonra aldığım Bilişsel Davranışçı Terapi, Hipnoterapi ve MMPI eğitimleri sayesinde danışanlarıma bilimsel temelli yaklaşımlar sunuyorum.
Ayrıca Yaşam Koçluğu ve NLP alanında edindiğim sertifikalar bireylerin potansiyellerini en üst düzeye çıkarmalarına destek olma becerimi güçlendirdi. Üç yıl boyunca Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Hava Savunma Subayı olarak görev yaptım ve bu deneyim disiplinli ve analitik bir bakış açısı kazanmamı sağladı. Şu anda EMPClinics’de İş Geliştirme Müdürü olarak görev yaparken aynı zamanda Umut Çınar Psikolojik Danışmanlık Merkezi’nde bireysel ve grup terapileri düzenleyerek danışanlarıma daha iyi bir yaşam kalitesi sunmak için çalışıyorum.
Danışmanlık Hizmetlerimiz
Bireysel Danışmanlık
Zihinsel sağlığınız için kişiye özel, güvenli ve gizlilik odaklı bireysel danışmanlık sunuyoruz
Ergen & Çocuk Psikolojisi
Çocuk ve ergenlerin gelişimini destekleyen özel ve güvenli psikolojik danışmanlık hizmetleri sunuyoruz.
Sınav Danışmanlığı
Sınav stresiyle başa çıkma ve başarıyı artırma odaklı profesyonel danışmanlık sunuyoruz.
Kariyer Koçluğu
Specialized care for our senior patients, focusing on age-related health issues chronic disease.
Cinsel Terapi
Cinsel sorunlarınızı çözmek ve sağlıklı bir cinsel yaşam için profesyonel destek sunuyoruz
Kurs ve Seminerler
Çeşitli psikolojik konularda bilgi ve farkındalık artıran eğitimler ve seminerler düzenliyoruz.
Sınır tanımıyoruz
Teknolojinin sunduğu kolaylıklar sayesinde artık mesai saatleri veya ülke sınırlarına bağlı kalmadan, nerede olursanız olun sizlere psikolojik destek sağlıyoruz.
Psikolog Umut Çınar ile en uygun olduğunuz zamanda ve kendinizi en rahat hissettiğiniz yerde online seansınızı yapabilirsiniz. Üstelik, artık seanslara yetişmek için koşturmanıza gerek yok!
Kahvenizi hazırlayın ve birlikte hayatınızda güzel değişimlerin nasıl başladığını görelim.
Google Yorumları

Ali Şahin KAYA
Türk Silahlı KuvvetleriKariyer Koçluğu
18 ay danışmanlık - 2022 ve 2023Umut Bey T.S.K'daki meslek hayatımda benim bir çok dönüm noktamda doğru karar vermemi sağladı. Aldığım danışmanlık sayesinde bugün çok daha iyi bir noktadayım.

Mehmet ARIK
Salihli Medigüneş HastanesiÇocuk & Ergen Psikolojisi
6 ay danışmanlık - 2023Umut Hocam sayesinde oğlumun sendromlarını çok hızlı ve bilgili şekilde atlattık. Aldığım danışmanlık sayesinde oğlumla olan iletişimim çok iyi anlamda değişti.

Ekin Deren
Süleyman Demirel ÜniversitesiSınav Danışmanlığı
1 yıl - 2023Sınavlarımdaki başarısızlığımın sebebinin sınav kaygımdan kaynaklandığını Umut Bey sayesinde öğrendim, ardından bu konunun üstüne yoğunlaştık. Uzakta olmama rağmen online görüşmelerimizle sınav kaygılarımdan kurtuldum ve başarımı ciddi seviyede arttırdım. Çok teşekkür ederim.
Muayene Ofislerim
Online Görüşme
- Platform: FaceTime, Whatsapp, Skype, Telegram
- Çalışma Günleri: P.tesi, Salı, Çarşamba., Perşembe, Cuma, C.tesi, Pazar
- Mesai Saatleri: Esnek
- İletişim: +90 540 236 0 216 (Whatsapp)
Salihli, Manisa, Türkiye
- Adres: Mithatpaşa mahallesi Mithatpaşa caddesi 18. sokak No:128 Salihli, Manisa
- Çalışma Günleri: Cumartesi, Pazar (Hafta sonu)
- Mesai Saatleri: 08.30-22.30
- İletişim: +90 540 236 0 216 (Whatsapp)
Ataşehir, İstanbul, Türkiye
- Adres: Küçükbakkalköy, Ahmet Yesevi Cd No:8 No:8/A, 34750 Ataşehir/İstanbul
- Çalışma Günleri: Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe, Cuma (Hafta içi)
- Mesai Saatleri: 09.30 - 18.00
- İletişim: +90 540 236 0 216 (Whatsapp)
Yurt Dışı Görüşmeler
- Randevu: Türkiye'deki danışan yoğunluğumuz nedeniyle şuan için yurt dışı görüşmelerimizi sadece online olarak gerçekleştirebilmekteyiz. Randevularımızı FaceTime, WhatsApp, Telegram, Messenger, Skype gibi kanallar aracılığı ile organize etmekteyiz.
- İletişim: +90 540 236 0 216 (Whatsapp)
Son Makalelerim
İki Kelime Arasında Bir Hayat: Heimat ve Sıla

İki Kelime Arasında Bir Hayat: Heimat ve Sıla
Yazar: Psk. Umut Çınar
Bazen Almanya’da bir pazar sabahı, fırından yeni çıkmış bir Brötchen‘in kokusunu alırsınız. O koku size aittir, buradaki hayatınızın, düzeninizin, belki de çocuklarınızın kahkahalarının bir parçasıdır. O koku, sizin yeni yuvanızın, yani Heimat‘ınızın kokusudur.
Sonra birden, nereden geldiğini bilmediğiniz bir rüzgâr, burnunuza bir yaz akşamı Ege’deki bir sahil kasabasının iyotlu kokusunu getirir. Ya da bir anlığına, o Brötchen‘in yerini annenizin yaptığı sıcacık bir poğaçanın hayali alır. İçiniz bir cız eder. İşte o his, o tanıdık sızı, Sıla‘dır.
Almanya’da yaşayan bizler için hayat, çoğu zaman bu iki kelime arasında gidip gelen bir salıncak gibidir.
Heimat, Almancada sadece “vatan” demek değildir. Kök saldığın, kendini güvende hissettiğin, alışkanlıklarının olduğu yerdir. Mahalledeki o banktır, iş çıkışı selamlaştığın komşundur, her gün bindiğin U-Bahn’ın ritmik sesidir. Buraya ait bağlar kurduk, dostluklar edindik, bir düzen oturttuk. Burası artık bizim gerçeğimiz, çocuklarımızın anavatanı. Bunu kabullenmek, buraya ait hissetmek ne kadar güzelse, bir o kadar da karmaşık bir duygu, değil mi? Çünkü kalbin bir tarafı bunu söylerken, diğer tarafı başka bir melodi fısıldar.
O fısıltının adıdır Sıla. Sıla, coğrafi bir yerden çok daha fazlasıdır. Hasrettir. Bir bayram sabahı tüm ailenin bir araya geldiği o kalabalık sofradır. Çocukluğumuzun geçtiği sokağın bozuk kaldırımıdır. Dedemizin anlattığı bir masaldır. Sıla, içimizde taşıdığımız, asla eskimeyen, asla tam olarak terk edemediğimiz o sıcak, o tanıdık histir. Gurbette en mutlu anımızda bile, “Ah şimdi onlar da orada olsaydı…” diye iç geçirmemize sebep olan o tatlı hüzündür.
Bazen bu iki duygu arasında sıkışıp kaldığımızı hissederiz. Almanya’da kendimizi evimizde hissettiğimiz için memlekete ihanet ediyormuşuz gibi bir suçluluk duyarız. Veya Türkiye’yi çok özlediğimizde, buradaki hayatımıza yeterince adapte olamadığımızı düşünüp kendimizi yargılarız.
Sanki birini seçmek zorundaymışız gibi…
Peki, ya zorunda değilsek?
Ya bu durumu bir sıkışmışlık olarak değil de bir zenginlik olarak görebilsek? Kalbimizin iki farklı coğrafyada, iki farklı kültürde atabilme kapasitesine sahip olması ne kadar müthiş bir şey aslında. Hem Alman disipliniyle plan yapıp hem de bir Türk kahvesinin hatırını kırk yıl sayabilmek… Hem buranın sakinliğinde huzur bulup hem de memleketin o tatlı kaosunu özlemek…
Bunlar bir eksiklik değil, bir bütünün parçaları. Bizler, ne oraya ne de buraya ait olamayan “kayıp” insanlar değiliz. Bizler, her iki kültürü de ruhunda harmanlayabilen, iki dilde rüya görebilen, kalbi coğrafyalardan daha geniş olan insanlarız.
Görünmez bavulumuzda getirdiğimiz Sıla‘yı, burada inşa ettiğimiz Heimat‘ın en güzel köşesine yerleştirebiliriz. Birini diğerine feda etmek zorunda değiliz.
Bir dahaki sefere o iki his arasında kaldığınızda, kendinize kızmayın. Sadece gülümseyin. Çünkü bu, sizin ne kadar zengin bir iç dünyaya sahip olduğunuzun en güzel kanıtı.
Siz, iki kelime arasına bir hayat sığdırabilenlerdensiniz. Ve bu, gerçekten çok değerli.

Gurbete Getirdiğimiz Görünmez Bavul: Almanya’da Köklerimiz ve Kanatlarımız Arasındaki Denge
Almanya’daki danışanlarımla yaptığım seanslarda sıkça gözlemlediğim bir metafor var: Görünmez Bavul. Fiziksel olarak yanımıza aldığımız, eşyalarla dolu o valizlerden bahsetmiyorum. Bahsettiğim, ruhumuzda, zihnimizde taşıdığımız; içine doğduğumuz ailenin, büyüdüğümüz kültürün ve geçmiş yaşantılarımızın izlerini doldurduğumuz o görünmez bavul.
Türkiye’den ayrılıp Almanya’da yeni bir sayfa açarken, birçoğumuz bu bavulu da farkında olmadan yanımızda getiririz. Üstelik en dibine, en görünmez köşelerine sıkıştırdığımız her şeyle birlikte.
O Bavulun İçinde Neler Var?
Bu bavul kişiye özeldir, ancak içindekiler genellikle ortaktır. Danışanlarımın hikayelerinden yola çıkarak bu bavulun içinde sıkça rastladıklarım:
-
Aile Mirasları ve Öğretilmiş Kaygılar: Annemizin “Aman dikkat et” tembihleri, babamızın “Güçlü durmalısın” telkini, atalarımızdan miras kalan gelecek kaygıları… Bunlar, bizi korumak için söylense de zamanla kendi adımlarımızı atmamızı engelleyen ağır zincirlere dönüşebilir.
-
“Elalem Ne Der?” Kültürü: Türkiye’de belki bir şekilde başa çıktığımız bu toplumsal baskı, gurbette farklı bir şekil alır. Başarılı olma, hata yapmama, ailemizi “utandırmama” zorunluluğu, omuzlarımızdaki yükü katbekat artırır.
-
Tamamlanmamış Hikayeler ve Eski Yaralar: Belki de “Gidince unuturum” dediğimiz kırgınlıklar, çözülmemiş aile içi meseleler, geçmişte kalan kalp kırıklıkları… Mekân değiştirmek, bu duyguları sihirli bir şekilde yok etmez. Aksine, yeni hayatın getirdiği yalnızlık, bu eski yaraları daha çok kanatabilir.
Bu Bavul Neden Gurbette Daha da Ağırlaşır?
Türkiye’deyken bu bavulun ağırlığını belki de daha az hissederdik. Çünkü sosyal destek ağlarımız – dost meclisleri, aile ziyaretleri, “bir kahve içip dertleşmeler” – bu yükü hafifleten amortisörler gibiydi.
Almanya’da ise durum farklı.
Yeni bir kültüre adapte olmaya çalışırken, dil bariyeriyle boğuşurken ve sosyal çevremizi sıfırdan inşa ederken, birdenbire o bavulla baş başa kalırız. Destek sistemlerimizin zayıflaması, bavulun her bir kilosunu daha derinden hissetmemize neden olur. Yalnız kaldığımız anlarda, bavulun fermuarı kendi kendine açılır ve içindeki her şey zihnimize dağılır.
İşte o anlarda, “Neden burada bile mutsuzum?”, “Her şey yolunda gibi görünürken içimdeki bu sıkıntının sebebi ne?” gibi sorular sormaya başlarız. Cevap, çoğu zaman kilometrelerce uzakta bıraktığımızı sandığımız o geçmişte, o görünmez bavulun içindedir.
Bavulu Boşaltmak mı, Yeniden Düzenlemek mi?
Burada kritik soru şudur: Bu bavuldan tamamen kurtulmak mümkün mü? Sanmıyorum. Çünkü o bavul, aynı zamanda bizim kimliğimizdir, köklerimizdir. İçindeki anılar, dersler ve değerler bizi biz yapan şeylerdir.
Amaç bavulu atmak değil, onu bilinçli bir şekilde açıp yeniden düzenlemektir.
Bu, cesaret isteyen bir içsel yolculuktur. Bu yolculukta;
-
Bavulun içindekileri tek tek elinize alıp tanımlarsınız: “Bu, annemin kaygısı, benim değil.” “Bu, geçmişteki bir ilişkinin hayaleti.”
-
Size artık hizmet etmeyen, sadece ağırlık yapanları ayırt edersiniz.
-
İşinize yarayacak olanları, size güç veren değerleri ve anıları parlatıp en üste koyarsınız.
-
Bavulun fermuarını bu kez siz, bilinçli bir şekilde kapatırsınız.
Bu, köklerimizi inkâr etmeden kanatlanmaktır. Geçmişin yüküyle ezilmek yerine, ondan aldığımız güçle geleceğe daha hafif ve özgür adımlarla yürümektir.
Bu yolculuk, tek başına çıkılması gereken bir yol değildir. Bazen o bavulu güvenli bir alanda, sizi anlayan ve yargılamadan dinleyen bir profesyonelin rehberliğinde birlikte açmak; içindekileri anlamlandırmak ve neyi geride bırakıp neyi yanımıza alacağımıza karar vermek, kanatlarımızı daha güçlü çırpmamızı sağlar.
Unutmayın, Almanya’daki hayatınız sadece bir adaptasyon sürecinden ibaret değil; aynı zamanda kendinizi yeniden keşfetmek için eşsiz bir fırsattır.
-
Yapay Zeka Bizi Tembelleştirir mi? Psikolog Yanıtlıyor
Yapay Zeka Bizi Tembelleştirir mi? Psikolog Yanıtlıyor
Yapay Zeka Cebimizde, Peki Beynimiz Ne Alemde? Tembelleşiyor Muyuz, Yoksa Yeni Kaslar Mı Geliştiriyoruz?
Merhaba sevgili dostlar,
Şöyle bir düşünelim: Sabah alarm yerine telefonumuzdaki akıllı asistan bizi uyandırıyor, trafik durumunu kontrol edip en hızlı rotayı o çiziyor, toplantı notlarımızı özetliyor, hatta akşam ne pişireceğimize dair tarifleri önümüze seriyor. Yapay zeka (YZ), farkında olsak da olmasak da hayatımızın tam ortasında, adeta sessiz bir yardımcı gibi. Peki, bu kadar “yardım” bizi nereye götürüyor? Koltuğumuza daha mı çok gömülüyoruz, yoksa bu yeni araçlarla daha mı hızlı koşuyoruz? Gelin, işin psikolojik tarafına birlikte, günlük hayattan örneklerle bakalım.

“Bırak Yapsın” Modu: Konforun Tatlı Tuzağı
İnsan beyni, doğası gereği enerjisini ekonomik kullanmayı sever. Yani, daha kolay bir yol varsa, onu seçmeye meyilliyizdir. Yapay zeka da tam bu noktada devreye giriyor ve işleri kolaylaştırıyor:
Navigasyon Beyni Tembelleştirir Mi?: Eskiden bir yere giderken haritaya bakar, yol sorar, zihnimizde bir rota çizerdik. Şimdi navigasyon “Sağa dön,” “Düz git” diyor ve biz sadece talimatları uyguluyoruz. Bu müthiş bir kolaylık, evet. Ama sürekli navigasyona bağımlı kalmak, yön bulma becerimizi, etrafımıza dikkat etme alışkanlığımızı zamanla zayıflatabilir mi? Beynimizin o “yön bulma kası” kullanılmadıkça paslanabilir. Tıpkı sürekli hesap makinesi kullanınca basit toplama işlemlerini bile zihinden yapamaz hale gelmek gibi. Buna “bilişsel yükü devretme” diyoruz; düşünme işini makineye bırakıyoruz.
Ödevin Tadı Kaçar Mı?: Öğrencileri düşünelim. Eskiden bir ödev için kütüphaneye gidilir, kitaplar karıştırılır, notlar çıkarılır, bilgiler sentezlenirdi. Şimdi bir YZ uygulaması saniyeler içinde konuyla ilgili bir metin yazabiliyor. Bu, bilgiye ulaşmayı hızlandırsa da, araştırma yapma, bilgiyi işleme, eleştirel düşünme ve kendi cümlelerinle ifade etme gibi çok değerli becerilerin gelişimini engelleyebilir. Ödevi “yapmış olmak” var, bir de o süreçten “öğrenerek çıkmak” var. YZ işin zor kısmını halledince, öğrenmenin getirdiği o “başardım!” hissi ve öz-yeterlilik duygusu azalabilir.
Anında Cevap, Sabırsız Ruhlar: Bir sorumuz olduğunda, YZ anında cevap veriyor. Merak ettiğimiz bir bilgiye saniyeler içinde ulaşıyoruz. Bu hız harika, ama hayatın her alanında bu hızı beklemeye başlayabiliriz. Oysa gerçek ilişkiler, derinlemesine öğrenme veya bir beceride ustalaşma zaman, sabır ve çaba ister. Zor bir problemle karşılaştığımızda hemen pes edip kolay cevabı arama eğilimimiz artabilir. Bu da haz erteleme becerimizi, yani anlık keyif yerine uzun vadeli ödül için çabalama yeteneğimizi köreltebilir.
“Haydi Yapalım!” Modu: Verimlilik Rüzgarı
Madalyonun diğer yüzünde ise yapay zekanın bizi daha üretken kılma potansiyeli var:
Sıkıcı İşler Ona, Yaratıcılık Bize: Düşünün ki küçük bir işletmeniz var. Müşteri e-postalarına standart cevaplar vermek, randevuları organize etmek gibi tekrarlayan işleri bir YZ asistanına devredebilirsiniz. Böylece size, işinizi büyütmek için yeni fikirler düşünmek, müşterilerle daha derin ilişkiler kurmak gibi daha insani ve yaratıcı işler için zaman kalır. YZ angaryayı üstlenince, biz enerjimizi daha anlamlı ve keyifli işlere yöneltebiliriz.
Cebimizdeki Kişisel Öğretmen: Yeni bir dil öğrenmek istiyorsunuz ama kursa gidecek vaktiniz yok. YZ destekli bir uygulama ile her gün 15 dakika pratik yapabilir, telaffuzunuzu düzeltebilir, size özel alıştırmalarla ilerleyebilirsiniz. Ya da karmaşık bir bilimsel konuyu anlamak için YZ’ye basitleştirmesini isteyebilirsiniz. YZ, bilgiye ulaşımı kolaylaştırarak ve kişiye özel öğrenme deneyimleri sunarak öğrenme motivasyonumuzu ateşleyebilir.
İlham Perisi Mi Dediniz?: Bir müzisyensiniz ve yeni bir melodi arıyorsunuz. YZ size farklı akor dizilimleri veya ritim önerileri sunarak yaratıcılığınızı tetikleyebilir. Ya da bir yazı yazarken takıldığınızda, YZ’den farklı başlangıç cümleleri veya fikirler isteyebilirsiniz. Burada amaç YZ’nin işi yapması değil, bize farklı bakış açıları sunarak veya tıkanıklıkları aşmamıza yardım ederek performansımızı artırmasıdır.
Dizginler Kimde?
Gördüğünüz gibi, yapay zeka ne tek başına bir tembellik davetiyesi ne de sihirli bir çalışkanlık değneği. O, güçlü bir alet çantası gibi. İçindeki aletleri nasıl kullanacağımız tamamen bize bağlı.
Telefonumuzdaki o akıllı asistana her şeyi sormak yerine arada bir kendi hafızamızı zorlasak?
Navigasyona körü körüne uymak yerine arada bir etrafımıza bakıp yolu kendimiz bulmaya çalışsak?
YZ’nin yazdığı metni kopyala-yapıştır yapmak yerine, onu bir başlangıç noktası olarak kullanıp kendi fikirlerimizi katsak?
Önemli olan, teknolojiyi bir amaç değil, bir araç olarak görmek. Direksiyonda biz olmalıyız. Beynimizi aktif tutmalı, eleştirel düşünme kaslarımızı çalıştırmalı ve en önemlisi, teknolojinin kolaylaştırıcılığına kendimizi tamamen teslim etmemeliyiz.
Yapay zeka hayatımızı zenginleştirebilir, bize yeni kapılar açabilir. Yeter ki onu bilinçle kullanalım ve kontrolü elimizde tutalım.
Sevgiyle kalın, ama kölesi olmayın.
Online Randevu ile çok daha kolay!
Kendinizi en rahat hissettiğiniz yerde ve zamanda buluşuyoruz
Merhaba!